Apr 20, 2016

Çok mu Meşgülsun?

Category: blog
Posted by: promedia

Tüm gün deli gibi koşturup durmak her zaman başarıyı getirmeyebiliyor. Bilinçsizce çok çalışmak ve sürekli meşgul olmak, daha iyi işler yapmak veya üretken olmak anlamına gelmiyor. “Çalışkan olmak” ile “meşgul olmak” aynı anlamı taşımıyor. Yetişmekte zorlanacağımız dolulukta bir program yerine, daha verimli ve akıllıca çalışabileceğimiz bir program ile daha çok başarılı olmak mümkün. Ne kadar çalıştığından daha çok, ortaya ne koyduğun ve ürettiğin değerler başarılı olup olmadığını belirliyor. Meşgul değil, üretken olmak ise zamanın etkin kullanımında ve daha da önemlisi enerjimizi yönetmekte gizli. Hayatın koşuşturması içinde, en kısa sürede en az enerjiyi harcayarak en fazla faydayı nasıl sağlayacağımız konusuna çok fazla kafa yormuyoruz.

Çalışma hayatı üzerine yapılan çok sayıda araştırma, fazla mesai yapmayı bırakınca verimliliğin arttığını ortaya koyuyor. Günlük çalışma saatleri 10'dan 8'e ve haftalık çalışma günü 6’dan 5 güne indirildiğinde üretkenliğin arttığına dair pek çok araştırma bulunuyor. Zaman zaman kendi fişimizi çekip “offline” durumuna geçmek, kısa bir mola vermek, hiç bir şey yapmadan sadece dinlenmek gerçekten de iyi geliyor.Yalnızlığın gücünü anlamamız; yalnız geçirdiğimiz zamanın, beynimize ve ruhumuza iyi geldiğini fark etmemiz gerekiyor.

Verimliliği ve üretkenliği arttıran bir diğer yöntem ise çok sık “evet” dememek. Pareto ilkesine göre, harcanan emeğin %20'si elde edilen sonuçların %80'ini üretiyor, ancak elde edilen sonucun %20'si emeğin %80'ini tüketiyor. Her projeye atlayarak enerjiyi gereksiz yere harcamak yerine, en önemli ve faydalı işlere odaklanmak üretkenliği arttırıyor. Genellikle acil olanla önemli olanı birbirine karıştırıyoruz. Önceliklerimizi belirleyerek, her yükün altına girmemeyi ve gereksiz yükleri taşımamayı öğrenmemiz; faydasız işlere “evet” demeyi bırakmamız gerekiyor.

Doğal olarak her şeyi mükemmel yapmak için çaba sarf ediyoruz. Ancak aşırı mükemmeliyetçi olmak da, üretkenliği sınırlayabiliyor. Özellikle araştırma, geliştirme gibi bazı mesleklerde çalışan kişi ne kadar çok mükemmeliyetçi ise, o kadar az üretken olabiliyor. Çünkü mükemmelin peşinde koşanlar bir iş üzerinde gereğinden çok fazla zaman harcayabiliyor ve bir noktada takılıp kalabiliyorlar. Bazı şeyleri sürekli olarak erteleyip olabilecek en mükemmel anı beklediklerinden dolayı pek çok fırsatı kaçırabiliyorlar. Detaylara çok fazla odaklandıklarından dolayı resmin tamamını göremeyebiliyorlar.

Etkin, verimli ve üretken çalışmak yerine meşgul görünmek, belki birilerinin kısa bir süre de olsa önemli biriymiş gibi görünmelerini sağlayabiliyor. Ancak hiç de adil olmayan iş hayatında her zaman karınca gibi meşgul olmak yeterli gelmeyebiliyor. Sonucu ise, “ne ile meşgul olduğumuz” belirliyor.

Karınca, her sabah erkenden işine gelir ve neşe içinde çok çalışırdı. Patronu Aslan, Karıncanın başında yöneticisi olmadan kendiliğinden bu kadar hevesle çalışmasına çok şaşırırdı. Bir gün Karıncayı daha çok çalıştırmak ve karını arttırmak için Karıncanın başına bir yönetici getirmeye karar verdi. Müthiş bir yöneticilik kariyeri olan ve yazdığı raporlarla ünlü Hamamböceğini işe aldı. Hamamböceği işe öncelikle bir saat alarak başladı. Böylece Karıncanın çalıştığı saatleri tam olarak ölçebilecekti. İş saatlerinde gevşekliğe müsaade etmeyecekti. Karıncanın her işini öncesinde ve sonrasında raporlamasını istedi. Elbette raporlarını düzenleyecek bir de sekretere ihtiyacı olacaktı. Bu nedenle hem telefon trafiğini yönetmek ve hem de arşiv işleri için Örümceği işe aldı.

Hamamböceği, raporları üretebilmek için yeni bir bilgisayara ve donanıma ihtiyaç duydu. Artık artan ekipmanlar için de bir bilgi işlem departmanı oluşturmanın zamanı gelmişti. Bilişim uzmanı olarak Sineği işe aldı. Bir zamanlar mutlu, üretken ve rahat olan Karınca bu yeni toplantı düzeninden ve evrak işlerinden yılmıştı. Zamanın büyük bir kısmını sorulan soruları cevaplamak ve rapor hazırlamakla geçiyordu. Aslan, Karıncanın bölümünün giderek büyümesinden memnundu. Bölüm çalışanları arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere bir üst yöneticiye ihtiyaç olduğunu düşündü. Ve bölüm başkanı olarak başarıları ile ünlü Ağustosböceğini işe aldı.

Kendi rahatına ve keyfine düşkün Ağustosböceğinin ilk icraatı ofisi rahat edebileceği yeni mobilyalarla döşemek oldu. Yeni bilgisayar ve ekipmanlar aldı. Tabi ki bütçe kontrol, muhasebe çalışmaları ve stratejik verimlilik planı hazırlanması için finans müdürüne ihtiyacı vardı. Bunun üzerine Tırtılı işe aldı. Karıncanın çalıştığı yer giderek kimsenin gülmediği, neşesiz ve mutsuz bir mekana dönüşmüştü. Karıncanın bölümünde olup bitenleri gözden geçiren Aslan, üretimin ve karlılığın dramatik bir şekilde düştüğünü fark etti. Hemen, son derece itibarlı ve iyi tanınmış bir Danışman olan Baykuşu sorunu çözmesi için işe aldı. Baykuş, Karıncanın departmanında aylarca çalıştı. Bu hummalı çalışmanın ardından ciltler dolusu bir rapor yazdı. Raporun sonucu, departmanda aşırı istihdam olduğunu gösteriyordu.

Aslan raporu inceledikten sonra ilk olarak, olumsuz tavırlarıyla dikkat çeken, mutsuz ve çalışma isteğini kaybetmiş olan Karıncayı işten çıkardı.

 

yazar: Feray Alpay
yazar-email: ferayalpay@promedia.com.tr