News Detail

News Detail

Oct 7, 2016

“We” kuşağı geliyor!

Category: blog
Posted by: promedia

Tüketici ve satın alma davranışları üzerine araştırmalar yapan uluslararası bir şirket tarafından gerçekleştirilen kapsamlı çalışma, “We” kuşağının tüm dünyadaki ticaret hayatını şimdiden derinden etkilemeye başladığını ortaya koyuyor. Binlerce genç ve ebeveynin katılımıyla Kanada, ABD, Çin, Hindistan, Avustralya ve İngiltere’de yapılan bu araştırmanın sonuçları, sürdürülebilir bir pazarlama ve satış sağlama gayretinde olan şirketlere yol gösterici nitelikte bilgiler sunuyor.

Tüm güçleriyle Milenyum kuşağındaki tüketicilere odaklanan pazarlama iletişimcileri, gümbür gümbür gelen “We” kuşağını henüz tam fark edebilmiş ve anlayabilmiş değiller. “We” kuşağının özelliklerini ortaya koyan araştırmanın sonuçları, pazarlama iletişimcilerinin pek farkında olmadıkları ancak çok işlerine yarayabilecek bilgiler içeriyor. 92 Farklı değer üzerinden önem sırasına göre ölçülendirme yapılan araştırmanın sonucunda, “We” kuşağını karakterize eden ve global olarak geçerliliği olan işte o “çarpıcı gerçekler”:

1- Nüfuzunu kullanıyor!

Bugüne kadar ailenin içini ve dışını bu kadar çok etkileyen ve modern ailenin dinamiklerini değiştiren bir başka jenerasyon olmamıştı. Onlar, satın alınacak arabadan tatile nereye gidileceğine; nerede ve ne yenileceğinden ailenin teknolojiyi kullanımına kadar ebeveynlerinin tüm kararlarını etkiliyorlar. Ebeveynlerin yüzde sekseni, bu gruptaki çocuklarının, ailenin kararlarında kendi çocukluklarındakinden çok daha fazla söz sahibi olduklarını belirtiyorlar.

2- Nerede o eski liderler?

Global gençlik, liderliği geleneksel şekilde olduğu gibi yukarıdan aşağıya bir tarzda görmüyor. Davranışlarıyla örnek olan ve iş birlikçi bir modeli tercih ediyor. 92 Farklı değerin bulunduğu ölçeklendirmede, liderlik 65 inci sırada yer alırken, eşitlik ABD, Kanada, İngiltere ve Avustralya’da ikinci en önemli değer olarak belirtiliyor.

3- Arkadaşlık paylaşılan değerler üzerine kuruluyor!

Global gençlik, arkadaşlığı yakınlık, hısımlık veya uygunluk üzerine kurmuyor. Daha çok ahlak, moral, inanç veya paylaşılan değerler üzerine oluşturuyor. Özdemir Asaf’ın “Yalnızlık paylaşılmaz... Paylaşılsa yalnızlık olmaz” dizelerini onaylarcasına güçlü bir aidiyet duygusu taşıyan bu gençlik üzerinde, akran veya mahalle baskısı silikleşiyor.

4- Teknoloji; ya beğen ya nefret et!

Global gençlik, sanıldığının aksine teknoloji ile bağımlı olmadan dengeli bir ilişki sürdürmeye çalışıyor. Global gençliğin yaklaşık dörtte biri, fiziksel sağlıklarının devamı için teknolojinin fişini çekebildiklerini söylüyor. Herkes onların telefonları, kulaklıkları ve tabletleri olmadan bir an bile yaşayamayacağını sanıyor. Oysa araştırmanın sonuçları teknolojik araçlarını ne zaman ellerinden bırakmaları ve diğer işlerine yoğunlaşmaları gerektiğini bildiklerini gösteriyor. Özellikle iç içe yaşadıkları sosyal medyanın işleyiş modelinin etkisiyle olsa gerek, etraflarındaki her şeyi ya beğeniyorlar, ya da eleştiriyorlar. Adeta her şeyin altında “beğen” veya “sil” tuşunu arıyorlar.

5- Her şeyin başı sağlık!

Global gençlik kendisini sağlık ve zindelik konusunda eğitiyor. Geleneksel beslenme şekilleriyle ilgilenmiyorlar. Çin’deki gençlik, 92 farklı değer içinde, ebeveynlerinden farklı olarak sağlığı en önemli değer olarak görüyor. Kanada’da ise sağlık 24 üncü önem sırasında yer alıyor.

6- Mutluluk yeniden tanımlanıyor!

Global gençlik mutluluğu; eşit tarafların dengesi, amaç ve başarı olarak tanımlıyor. Başarı, ABD, Kanada, İngiltere, Hindistan ve Avustralya’daki gençlik tarafından en önemli değer olarak görülüyor.

7- “Ben” markayım!

Global gençlik markalara karşılı tutkulu. Bu da kendi kişisel markalarını geliştirmeleri ve kurmaları konusunda onlara yardımcı oluyor. Önceki kuşaklara göre, markalarla daha değişik bir ilişki içerisindeler ve en önemli farklılıklarından biri, markalara katılmaları. Markaların gönüllü elçileri oluyorlar. Seçtikleri markaları gururla giyiyorlar, taşıyorlar, tanıtıyorlar ve kendilerini o markayla özdeşleştirerek ifade ediyorlar. Markalarla birlikte ikonlaşmaya çalışıyorken, markaları kendi markalarını kurmak için kullanıyorlar.

Pazarlama profesyonelleri bu yeni gelen nesil ile nasıl iletişim kuracak? Onların kim olduklarını ve kimliklerini anlıyorlar mı? Ne ile ilgilendiklerini, okulda ne öğrendiklerini, hayattaki değerlerini, umutlarını ve korkularını öğreniyorlar mı? Onları küçümsemeden, kibarca arkadaş olarak kabulleniyorlar mı. Markalarının gönüllü temsilcileri ve avukatları olmaları için yol gösteriyorlar mı? Markaları için konuşmalarına, markalarını anlatmalarına fırsat veriyorlar mı? Markalarıyla konuşmalarına ve içeri girmelerine izin veriyorlar mı? Daha da önemlisi, onlara iş veriyorlar mı?