Blog

Hakkımızda >> Blog

Sosyal Medyanın Adab-ı Muaşereti!

Sosyal medya konusunda dolaşan binlerce yayının hemen hemen tamamı kullanıcı istatistiklerini, nasıl takipçi ve beğeni sayısı arttırılacağını, veya nasıl içerik yaratılacağını anlatıyor. Bir başka deyişle; “nasıl yemek pişirilir” konusuna odaklanıyor. İyi de, “bu yemek nasıl yenmeli? Bulunduğumuz her hangi bir ortamda davranışlarımıza ve sözlerimize dikkat ediyoruz. Ya gerçekten bulunmadığımız bir ortamda? Yani sanal olarak bulunduğumuz bir ortamda; “sosyal medya” platformlarında nasıl davranıyoruz? İster gerçek, ister sanal ortamda olsun; beğenildiğimizde beynimizin mutluluk hormonu diye bilinen “dopamin” salgıladığını biliyoruz. Peki, sosyal ortamda beğenilirken görgü kurallarına ne kadar uyuyoruz? Eskilerin “adab-ı muaşeret kuralları" diye isimlendirdikleri görgü kurallarını sosyal medyada umursamamızın nedeni beğenilme arzumuzun yanı sıra yaşadığımız tüketim çılgınlığı olmasın?
Feray Alpay

Kısa Yoldan İkna!

Kim istemez ki bir konuda müzakere yaparken karşı tarafı ikna etmeyi? Ya da bir şeyi kolayca müşteriye satıvermeyi; bir şey satın alırken pazarlık esnasında satıcıya kendi isteklerini kabul ettirmeyi, kim istemez?

Müzakere veya pazarlık esnasında başarıyı getiren, karşı tarafı ikna etmenin güçlü bir yolu var mı? Son yıllarda “neuromarketing” (nöro-pazarlama) ve sosyal bilimler alanında yapılan araştırmalar, karşı tarafı ikna konusunda çok güçlü bir tekniğin ip uçlarını ortaya koyuyor.

Bu, öylesine güçlü bir yöntem ki, kullanan satıcıların başarılarını, kullanmayanlara göre 4 kat arttırdıkları gözlemlenmiş. Northwestern Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir araştırmada, bu tekniği kullanan satıcılar, satış oranlarını %12,5’den %67’ye arttırmışlar.

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

Neye ihtiyacın var?

Bir düşün bakalım, neye ihtiyacın var? Aklına neler geliyor? Hayır, ne istediğini değil, neye ihtiyacın olduğunu düşün...

Hava, yiyecek, su, giyecek, korunma, barınma, dinlenme, eğlenme, eğitim gibi yaşamsal temel insani gerekliliklere “ihtiyaç” deniliyor. Tüm buluşların temeli olan ihtiyaçlar coğrafi şartlara ve zamana göre değişiklikler gösterebiliyor. Norveç’te yaşayan bir insan için kalın giysiler bir ihtiyaçken, Orta Afrika’da yaşayan bir kimse için sadece ince bir giysi ile örtünme yeterli olabiliyor.

İhtiyaçlar, doğrudan bu ihtiyaçları tatmin edecek belirli nesnelere yönlendirildiğinde ise isteklere dönüşüyor. Bir Türk yeme ihtiyacı duyduğunda sıcak bir tarhana çorbası ve bulgur pilavı isteyebiliyor. Bir Fransız ise yemek ihtiyacı duyduğunda salyangoz yemek isteyebiliyor. İstekler yaşadığımız toplum tarafından biçimlendiriliyor. 

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

“We” kuşağı geliyor!

Tüm dünyada pazarlama profesyonellerinin en çok odaklandığı hedef kitle, 1978 ile 1995 yılları arasında doğan ve en çok tüketen kuşak olarak nitelendirilen “Milenyum” kuşağı. Ancak bir sonraki jenerasyon olan “We” kuşağı, pazarlama iletişimcilerinin bu güne kadar bildiklerini tekrar gözden geçirmelerine yol açacak gibi görünüyor.

1996 yılından sonra doğanların oluşturdukları bu yeni “We” jenerasyonundaki bireyler, henüz 20 yaşının altında. Ancak bu yeni jenerasyon daha öncekilere hiç benzemiyor. Pazarlama ve tüketimle ilgili tüm kuralları ve görüşleri alt üst edecek eğilimler gösteriyorlar.

Bir kere bu yeni kuşak, aile içerisinde kendinden öncekilere göre çok daha güçlü, etkileyici, sosyal sorumluluk sahibi ve bilinçliler.

E-postacı geliyor!

Postacının en son ne zaman bir mektup getirdiğini hatırlıyor musun? Postacı kapını çalmayalı yıllar mı oldu? Zarfın içindeki mektubun yerini elektronik postanın almasıyla birlikte, çocuklar artık “bak postacı geliyor, selam veriyor” şarkısını bile öğrenemiyorlar.

 Dünya üzerinde her gün 112 milyar iş e-postası gönderiliyor. Hızla gelişen teknolojiyle birlikte her ne kadar diğer online iletişim kanalları artış gösterse de, e-posta gönderimi de artış gösteriyor. Bir kişi günde ortalama 122 e-posta alıyor. Bu yüzden de, gelen e-postalarının büyük bir bölümünü görmezden geliyoruz. Araştırmalar, sadece pazarlama amaçlı “spam” mesajlarının değil, günlük iş hayatıyla ilişkili gelen pek çok mesajın da göz ardı edildiğini gösteriyor. Bazen tanıdık birisine gönderdiğimiz iş ile ilgili bir e-posta, alıcı tarafından okunmadan veya anlaşılmadan çöpe atılabiliyor. Bu yüzden her iki tarafın da fayda sağlayabileceği bir ortak çalışma başlamadan bitebiliyor. Ya da süregelen bir projede iletişim kopukluğu yaşanabiliyor, işler aksıyor. Sırf gönderilen e-postanın açılmaması, okunmaması ya da anlaşılmaması yüzünden büyük kayıplar oluşabiliyor. Peki, gönderilen bir e-postanın hiç açılmadan veya okunmadan çöpe atılmasına yol açan yanlışlıklar neler?

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

Semt pazarı değil, internet pazarı!

İster şirket olarak, ister kişisel olarak; internet üzerinden bir şeyler satıyor veya satmayı mı planlıyorsun? Hiç düşündün mü, neden alışveriş yapan kimse senin ürününü satın alsın?

İnternet artık yaşamımızın değişmez bir parçası. Pek çoğumuza göre hava, su ve yemek kadar önemli. 2016 yılında Türkiye’de 46 milyon kişi (nüfusumuzun %58’i) internete bağlı. Aktif olarak sosyal medya kullananların sayısı ise 42 milyonu geçti.

Türkiye’de bir günde bilgisayar veya tabletler aracılığıyla ortalama 4 saat 14 dakikamızı internet başında geçiriyoruz. Sosyal medyada bir günde geçirdiğimiz ortalama süre ise 2 saat 32 dakika. Günlük ortalama TV izleme süremizin 2 saat 18 dakika olduğunu düşünürsek; televizyonun pabucunun çöpe atılmakta olduğunu söyleyebiliriz. Artık ebeveynler çocuklarına “kalk şu televizyonun başından” demek yerine “bırak elinden şu bilgisayarı, tableti veya telefonu” diyor.

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

“Evet” demek marifet mi?

Hangimiz beğenilmek ve kabul görmek istemeyiz ki? Son derece sosyal varlıklar olan bizler, yalnız kalmamak için pek çok yöntem uyguluyoruz. “Evet” demek, bizi başkalarıyla işbirliği ve dayanışma yapmaya yönelten bir yaklaşım olduğu için en çok kullandığımız yöntemlerden biri. İnsanların beklentilerine evet dediğimizde, onlarla daha yakın, daha samimi ilişkiler kurabileceğimizi, onlar tarafından onaylanıp beğenileceğimizi düşünüyoruz. Peki, “evet” demek marifet mi?

Günde kaç kez “evet”, kaç kez “hayır” diyoruz? Evet dediğimizde herkes sevinçten boynumuza mı sarılıyor? Hayır deyince herkes küsüyor mu? Her şeye evet demek mümkün mü?

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

Dijital Kölelik

Günde ortalama kaç kez akıllı cep telefonumuzu elimize alıyoruz? Genellikle konuşmak için mi, yoksa bir şeylere bakmak için mi? E-postalarımıza, sosyal medya hesaplarımıza, mesajlaşmalarımıza, haberlere, oyunlara, farklı uygulamalara göz atmak için günümüzün kaç saatini cep telefonumuzun ekranına bakarak geçiriyoruz?

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

İçerik Pazarlaması

“İçerik Kraldır” sözü son yıllarda pazarlama iletişimiyle ilgilenen pek çok insanın dilinde. “İçerik Pazarlaması” hakkında yazılı ve online medyada binlerce sayfa açıklama yer alıyor. Kimi içerik pazarlamasının ne olduğundan bahsediyor, kimi öneminden, kimi de uygulamalarından, örneklerinden veya ip uçlarından.

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

Senin Anlattığın Kadar Değil Benim Anladığım Kadar!

Özel, genel veya iş hayatında çoğumuzun doğru bildiği en tehlikeli yanlışlardır biridir iletişim kurabildiğini sanmak. Diğer insanlarla etkileşim içinde olmaya ve sosyalleşmeye mecbur olduğumuz toplum içerisinde doğru olduğunu düşündüğümüz yanlış etkileşimlere maruz kalmak ve doğal olarak karşı tarafı da bu yanlış iletişime maruz bırakmak gün içinde kurduğumuz ilişkilerin negatif sonuçlanmasının en büyük etkenidir.

Nevcan Alacan
nevcan@promedia.com.tr

An mı Anı mı?

  Şüphesiz girdiğiniz herhangi bir ortamda belki bir reklamda belki bir broşürde belki de arkadaş ortamında duymuşsunuzdur. Carp diem! Anı yaşamak bulunduğun anda bütün enerjini o ana vermek. Peki, hangimiz bunu başarabiliyoruz tam anlamıyla?

Nesrin Tez
nesrin@promedia.com.tr

Çok mu Meşgülsun?

Kime sorsak, çok meşgul. Herhalde günümüzde en çok şikayet edilen konuların başında geliyor, “meşgul olmak”. Yirmi dört saat hiç kimseye yetmiyor. Bir taraftan oradan oraya koşuştururken, diğer taraftan da sürekli meşgul olmaktan ve yetişememekten yakınıp duruyoruz. Neden herkes bu kadar meşgul? Çok önemli kişi olduklarından veya kendilerini çok önemsediklerinden mi? Yoksa düzensiz olduklarından ve yeterince üretken olamadıklarından mı?

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

Boş Zamanlarınızda Ne Yapıyorsunuz?

Televizyonda seyrettiğimiz yarışma ve sohbet programlarından iş başvurularına; anketlerden en sıcak sohbetlere kadar pek çok yerde karşımıza çıkar bu soru. Kimimiz “kitap okumak, müzik dinlemek, seyahat etmek” gibi zihnimizde hazır bulundurduğumuz cevaplara sarılırken, kimimiz de zamanın asla boş olamayacağını savunarak boş zaman lafının saçmalığından bahsederiz.Zaman kavramının tanımı, varlığı ve ölçülmesi matematik, fizik, metafizik ve hatta felsefenin derin tartışma konuları olsa da, zamanın insan yaşamında ne kadar değerli olduğu hemen herkesin hem fikir olduğu bir görüş. Konu; bu zamanın nasıl kullanıldığı.

 

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

Aslanın Dijital Ayak İzi!

İnternette seninle ilgili hangi bilgilere ulaşabilirim?

İnternette kendinle ilgili hangi bilgileri paylaşıyorsun? Paylaşımlarında nelere dikkat ediyorsun? Dijital dünyada ne kadar varsın ve yakın veya uzak bir gelecekte saygınlığını riske atacak davranışlar sergiliyor musun?

Gezip dolaştığın internet siteleri ve sosyal medya hesaplarında, forumlarda, sohbet odalarında, okuduğun haberlerin yorumlarında paylaştığın düşüncelerin ve bilgilerin, fotoğrafların, videoların seni ele veriyor.

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

Tekrar Et!

Nakarat! Bir şarkıda veya şiirde tekrarlanan sözlere veya mısralara deniliyor. Nakarat, ahengi, akıcılığı ve akılda kalmayı sağlamak için binlerce yıldır kullanılmakta olan bir teknik. Sanatçılar ve şairler eserlerinde “nakarat” kullanarak hafızalara kazınan eserler üretmişler. Araştırmacılara göre en çok albüm satan müzik grubu Beatles’ın eserlerinin hala satıyor olmasının nedenlerinden biri, şarkılarında kullandıkları tekrarlar. 

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

Sosyal medyanın IQ ile imtihanı!

İçinde bulunduğumuz vahşi ormanı daha da yaşanır bir hale getiren görgü kuralları başarılı bir iletişimin de alt yapısını oluşturuyor. Peki ya sosyal medyanın?

Genel olarak görgü kurallarına uyma zorunluluğu bulunmuyor. Yani herhangi bir görgü kuralını çiğneyen birisi hukuken suç işlemiş sayılmıyor. Buna rağmen insanlar sofrada, evde, sokakta, iş yerinde, başkalarıyla ilişkilerinde bu kurallara uymaya çalışıyor. Çünkü toplum, genel görgü kurallarına uymayanları terbiyesiz, cahil, bencil, kaba, saygısız gibi sıfatlarla tanımlıyor ve kınıyor.

 

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

İnsanların mı, yoksa nesnelerin mi interneti?

İngilizcede “Internet of Things” olan ve kısaltması “IoT” şeklinde kullanılan teriminin Türkçe çevirisi her ne kadar “şeylerin interneti” olsa da; “nesnelerin interneti” kavramı dilimizde daha anlaşılır oluyor. 

Nesnelerin İnterneti, cihazların birbirleri arasında iletişim kurması mantığına dayanarak kullanıcıların hayatlarını kolaylaştıran bir teknoloji. Farklı cisimlerin internete bağlanıp veri gönderip alması kabiliyetini ve diğer nesnelerle etkileşim kurabildiği bir gelişimi temsil ediyor. Bir anlamda günlük hayatımızda kullandığımız cihazları akıllandırma süreci olarak da tanımlanabilir.

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

Sosyal Bulaşma

Toplum ve kitle psikolojisi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Fransız sosyolog Gustave Le Bon’un, 18 nci yüzyılın sonunda ortaya attığı “Sosyal bulaşma (social contagion)” terimi, sanki günümüzdeki sosyal medya çılgınlığının o günlerden habercisiydi.

Feray Alpay
ferayalpay@promedia.com.tr

Ucuz Beyin

Ekonominin temel kuralıdır arz ve talep dengesi. Aslında bu işin kanunu çok basit görünüyor: Bir mal veya hizmet çoğalırsa, yani “arz” artarsa fiyat düşer. Eğer bir malı veya hizmeti satın almak isteyenler çoğalırsa, yani “talep” artarsa fiyat da artar. Uygulamada ise, arzın ve talebin buluştuğu noktada fiyat oluşur.

Feray Alpay

Küresel Köy

Eskiden uzun süredir birbirini görmeyen iki tanıdık karşılaştığında “dünya ne kadar da küçük” derlerdi. Bugün ise herkesi birbirine bağlayan internet ve kitle iletişim araçları ile globalleşmiş bir ekonomik sistem, dünyayı daha da küçültüyor. Artık dünya küresel bir köye dönüşmüş durumda. Dünyanın her yerinde “küreselleşme” tartışılıyor.

Feray Alpay

İkonik misin, İronik misin?

Popüler kültürde, pek çok öge, uzun süreli olmamasına rağmen “ikonik” olarak tanımlanabiliyor. Bu ögeler ilişkilendirildikleri içeriklere uygun anlamlarla sembolleştirilerek bazen karşımıza bir ikonik mekan olarak çıkıyor, bazen de bir ikoncan. Ya da bir marka!

Feray Alpay

Uzun Yaşamın Sırrı: “Sosyalleşmek”!

Uzun yaşamın sırlarını bilmek sadece bilim insanlarının değil, hepimizin merak konusu. Uzun ömre sahip insanların bulunduğu toplumları inceleyen araştırmacılar, beslenme düzeninden, stres seviyesine; hareketlilikten gelir seviyesine kadar pek çok değişik faktörün rol oynadığını bildiriyorlar. Kimi toplum balıkla besleniyor, kimi zeytin yağı ile; kimi bölgenin gelir seviyesi dolayısıyla tıbbi erişim imkanı yüksek, kimi yerde ise gelir seviyesi düşük fakat stres yok.

Feray Alpay

Vazgeçme Kalk

Gecenin bir vakti aklına dahiyane bir fikir geliyor. Harika bir buluş hayal ediyorsun. Araştırıyor, imkanlarını zorluyor, üretiyor, son derece çekici bir marka oluşturuyor ve ürünü piyasaya sürüyorsun. Ama tutmuyor. Neden?

 

Feray Alpay

Kendi Cihazını Kendin Getir

Kurda sormuşlar ensen neden kalın diye; “kendi işimi kendim gördüğüm için” demiş. Ne zaman başkalarından umudu kessek hemen aklımıza gelen bu sözün hakkını, her geçen gün işimizde kullandığımız teknolojik cihazlarımız ile daha da çok vereceğiz.

Feray Alpay

Pazarlık

Pazarlık payı vardır” yazıyordu internet sitesindeki ikinci el araba ilanında. “Aslında bu araba bu kadar etmez; gene de ben bu fiyatı bir yazayım, belki buna yakın bir fiyattan birisine kakalarım” düşüncesinin ipuçlarını veren bu ilan, hiç de güven telkin etmiyordu.

Feray Alpay