Kişi, iletişimi, “çok anlatmak” sandığı sürece sağlıklı bir yol izlenemeyeceği gibi, iletişim kurulan kişinin seviyesini ve algısını belirlemek de doğru iletişim yöntemi olarak dikkat edilmesi gereken önemli bir unsurdur. Bir çocuğun “anne ben nasıl oldum?” sorusu karşısında anlatılan leylek hikayesi gibi, günlük iletişimde de karşı tarafın kafasını karıştırmamak, anlayabileceği şekilde cümleler seçerek net ve belirgin konuşmak gerekir.
İş hayatında da durum farklı değildir. Tekstilden gıdaya, teknolojiden eğitime farklı sektör çalışanları, sayısız sektör terimi ve değişik çalışma alanları göz önüne alındığında, iletişimin imkânsız gibi göründüğü bu noktada, empati kurabilmek, karşı tarafın beyni ile düşünerek anlatım gerçekleştirmek hayat kurtarabilir.
Bir ürün satarken veya hizmet sağlarken, iş birliği kurmak istediğinizde veya proje gerçekleştirirken her türlü iletişim sürecinde bu yöntem, en doğru şekilde anlatabilmek ve anlaşılabilmek için ilk tercih edilmesi gerekenler arasındadır. Çünkü iki kişinin ilişki kurması sonucu ortaya çıkan iletişimin başarısı, anlatım oranına değil, anlaşılma oranına bağlıdır. Bu sebeple etkili iletişimin sırrı hiçbir zaman sadece anlatmakta değil, karşınızdaki kişiye göre anlatabilmektedir. Her akşam Zeytinburnu diye bağıran bir minibüs şoförünün maç olduğu akşam arabasını Abdi İpekçi diye bağırarak doldurmaya çalışması bilinçli ya da bilinçsiz doğru iletişimin en güzel örneklerinden biridir. Uzun lafın kısası diyecek olursak Mevlana’ya teşekkürü borç biliriz; “Ne kadar anlatırsan anlat, anlattıkların karşındakinin anladığı kadardır”.